İçeriğe geç

Gelecek Selamet Döneminin Genç Sahabeleri

Konuya başlarken, açık bir biçimde ifade etmeliyiz ki, Asr-ı Saadet dönemi ve bu dönemi önce yüreklerinde, sonra kentlerinde ve sonra da bütün dünyada numunelik bir “Selamet Dönemi” haline getiren Asr-ı Saadet kahramanları, bugün de, dünya için birer “Selamet Dönemi” tahayyül edenler nezdinde eşsiz bir örnek olma özelliklerini sürdürmektedir. Diğer bir deyişle, İslam’ın hayatlarında cisimleştiği ve manevi, siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan adil bir dönemi inşa eden yiğitler, dünyayı Tağutların elinden kurtarma amacını güden Müslümanlar açısından hala örneklik teşkil eden kâmil bir İslami Hareket metodunun banisidirler.

Bu baniler içerisinde henüz genç yaşlarında çok önemli vazifeler ifa etmiş sahabeler de mevcuttur. Birkaç isimle bu genç sahabelerden örnekler getirmek gerekirse, Zübeyir bin Avvam, Talha bin Ubeydullah, Sa’d bin Ebi Vakkas, Erkam bin Ebi Erkam El Mahzumi,Zeyd bin Sabit, Usame bin Zeyd, Enes bin Malik, Seyyid’üş Şüheda İmam Hüseyin, isimleri ilk etapta aklımıza gelen isimlerden bazılarıdır.

Henüz, bir gecelik damat olduğu halde, sefere yetişememe korkusuyla ve temizlenememiş bir halde Uhud Gazvesine katılıp, şehid olduktan sonra Meleklerce gasledilen genç Sahabe, Hanzala bin Ebu Amir, bizler için fedakârlık timsaliyken, henüz yirmi yaşına dahi ulaşmadığı halde, seriyyelerde İslam Müfrezelerine kumandanlık eden genç Sahabe Üsame bin Zeyd ise, bizlerin önünde duran bir kararlılık ve ila-i kelimetullah yolunda sebat etme örneğidir. Şüphesiz yukarıdaki isimleri ve misalleri çoğaltabilmemiz mümkündür. Ancak maksadı içermesi açısında kısa kısa ifade edecek olursak, sahabeyi örnek edinen günümüz genç Müslümanlarının, İslam’ın yeryüzüne hakim kılınması yolunda her türlü baskı ve yıldırma çabaları karşısında çelik bir iradeyle dimdik ayakta kalabilmesi için,  kimi zaman, Hz.Talha bin Ubeydullah infakta ve şecaatte, kimi zaman Sa’d bin Ebi Vakkas gibi silahlarıyla ve savaştaki atılganlıklarıyla, kimi zaman da Zeyd Bin Sabit gibi Allah’ın  dinini öğrenip, ilimle iştigal etmek ve insanlara öğretmek noktasındaki gayretleriyle, Müslüman topluluklara öncülük etmek mükellefiyetinde ve mecburiyetindedirler.

Zira, yakinen müşahede ettiğimiz üzere, mazlumiyet libasına bürünmüş, mustaz’af  İslam Ümmetinin sair coğrafyalarında yaşayan, işgalin ve istibdadın her türlüsüne maruz bırakılan genç Müslüman kardeşlerimiz, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız hususlarda dahi, kendilerinden çok daha rahat bir hal üzere bulunan kardeşlerimizden bir derece daha önde bulunmaktadırlar. Bu hususta, sadece yaşadığımız coğrafyamızdaki gençleri dahi ele aldığımızda, Müslüman gençlerin faydalı ilim ve amellerle meşgul olmadıklarını, hatta bunları bırakın, Müslüman olma ve İslam Ümmetinin maslahatlarını savunma iddiasındaki genç kardeşlerimizin, basit akaid ve ilmihal bilgilerinden dahi yoksun bir halde bulunduklarını görüyoruz.

Cahili Sistemin, okullarında körpe dimağlara batıl ideolojisini/dinini dayattığı eğitim kuşatmasında, her geçen gün biraz daha İslam’dan uzaklaştırılan gençlerin önemli bir kısmı, fıtri dinleri olan İslam’ı artık ya çağdışı bir mistik düzen olarak görmekteler ya da niteliklerini dahi bilmedikleri din-i mübin-i İslam’ı açıkça reddetmek gafletindeler. Yaratılışı gereği boşluk kabul etmeyen kalp ise bu gaflet haline bürününce, ister istemez, ateizm, alkol, uyuşturucu ve fuhuş gençler arasında oldukça yaygınlaşıyor. Bu gençlerimizin içinde bulundukları ve sonu cehennem olan inkâr hali bizleri şüphesiz kahrediyor. Ancak bizleri asıl büyük üzüntü ve kahra sevk eden, İslami hassasiyetleri olan, şuurlu Müslüman ailelerde yetişen evlatlarımızın, resmi ideolojinin dayattığı sınırlı din eğitiminin kollarında, hep bir yanları eksik olarak yetişmeleridir. Tabiri caizse, içerisinde cihadın isminin dahi yer almadığı sadece devleti ve demokrasiyi kutsayan, İslamın özü Tevhid anlayışından uzak olan din eğitim ve öğretimi, ‘Ilımlı İslam’ şeklinde ifade edilen bir din algısının oluşmasında önemli rol oynamaktadır.
Ashab-ı Güzin’in örnekliğinden başlayarak ifade etmeye çalıştığımız bütün sorunlara, bütün eksikliklere ve hatalara rağmen, cahili sistemin dayatmalarına direnen İslami Hareketler içerisinde, Ümmetin geleceğini omuzlayacak yiğitler de yetişmeye devam etmekteler. Yine buna ek bir detay olarak belirtelim ki, Ümmet’in işgal altındaki coğrafyalarından olan Kafkasya’da da, medeniyetimizin banileri olan İslam kahramanı sahabelerin izlerini takip eden pek çok genç yiğit, kâh ilimleri, kâh kelamları, kâh silahlarıyla İslam Ümmetini müdafaa etmeye devam etmektedirler.

Yine detaylara devam edip, Çeçenistan cihadına gelecek olursak, görmekteyiz ki, Çeçenistan’da cihad, bazı bölgelerde 18-19 yaşında genç yiğitler tarafından koordine ve kumanda edilmektedir. Hatta bu koordine ve kumanda bugün öyle bir hal almıştır ki, dün devrin Hamzaları olan, Basayevleri, Sadullayevleri, Mashadovları, Dudayevleri,Hattabları katletmekle sevinen İşgalciler bugün artık devrin Genç Üsameleri’nin, Genç Mus’abları’nın şedid darbeleriyle sevinçlerinin kursaklarında kaldığı bir paranoya durumuna gelmişlerdir.

Yeri gelmişken belirtelim ki, Şamil Basayev, Hattab, Abdulhalim Sadullayev,Arslan Mashadov,Cahar Dudayev gibi önemli isimlerin yerlerinin kolay  doldurulamayacağı bir gerçek. Lakin yeni yetişen kardeşlerimizin isimleri pek fazla duyulmasa da şimdiden  işgalcilerin ve işbirlikçilerinin kalplerine liderleri kadar korku salmaya başladıkları da bir diğer gerçektir.

Kafkasya’nın şu anki durumuna da kısaca değinecek olursak, Çeçen Cihadı’nın ilk başladığı yıllardan bu güne kadar mücahidlerin izledikleri ilim ve davet çalışmaları neticesinde birçok genç kardeşimiz İslam ile şereflenmiştir. Bu kardeşlerimiz ilmi çalışmaların yanı sıra  Çeçenistan’ın özgürlüğüne kavuşabilmesi için çeşitli askeri eğitimlerden geçmişlerdir. Bugün şehid olan liderlerinin yerini alarak, İşgalcileri titreten yiğitler, Çeçenistan’ da ki ilim ve davet çalışmalarının birer mahsulüdürler.

Şehid Komutan Hattab’ın açtığı medreselerde eğitim alan pek çok genç kardeşimiz şimdi Çeçen Cihadında üst rütbelere yükselmiştir. Bu çalışmalarda rahmetli Şehid Ebu Hafs ve şu an görev başında olan emirlerimizden Mühennet’ in payları da küçümsenemeyecek kadar fazladır. Kafkasya topraklarında cihadı kuşanmış, sahabeyi anımsatan genç komutanlarımızdan öne çıkan isimler Komutan Akraman, Komutan Hamza, Komutan Müslim, Komutan Esed ve Komutan Hüseyin’dir. Bu kardeşlerimiz gibi nice isimsiz genç kardeşimiz cihad ve davet yolunda kendilerini hazırlamaya devam etmektedir.

Yukarıda İsmini zikrettiğimiz kardeşlerimiz, küçük yaştan beri mücahidlerin içerisinde yer almış ve mücahidlere Ensar’lık yapmış, tabiri caizse hamurları cihad ve direniş ile yoğrulmuş muvahhid, mü’min kardeşlerimizdir. Aileleri birinci Çeçen Cihadından bu yana bıkmadan usanmadan cihada destek vermiş ve evlatlarını da bu yolda yürüyecek bir donanımla güzelce yetiştirmişlerdir. Ahlaklı, itaatkâr, namazlarına ve zikirlerine düşkün olan bu genç kardeşlerimiz, aynı zamanda olgunluklarıyla, halk tarafından ciddi bir sevgi ve hürmetle karşılanıyorlar. Ailelerinin cihada verdikleri destek ve şehidlerinin halk tarafından bilinmesi onlara olan güveni daha da arttırmaktadır. Tüm bu faktörleri alt alta topladığımız da ise ifade etmek gerekir ki, bu genç kardeşlerimizin ilerleyen günlerde üstlenecekleri kilit roller Çeçen Cihadının seyrini bir hayli değiştirecektir. Takva’ya önem veren, ilim konusunda gayretli, cihad konusunda ise becerikli olan bu kardeşlerimiz yaşadığımız dönemde başta da belirttiğimiz gibi bizlere Peygamber Ashabını hatırlatmakta ve örnek olmaktadır.

Yine yeri gelmişken ifade edelim ki, Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti Şurasına bağlı Genç kardeşlerimiz, Çeçenistan’ da ve Dağıstan’da tebliğ ve cihad çalışmalarına bir hayli hız verdiler.Kafkasya’nın dört bir yanında bir çok genç imanlarından aldıkları cesaretle zalimlere başkaldırdılar. Bu noktada, bizlere düşen ise onlara mallarımızla destek olmaktır. Geçtiğimiz günlerde şehid olan Komutan Rabbani’nin yerine geçen  Dağıstan mücahidleri emiri Komutan Mecid, Türkiye Müslümanlarına gönderdiği Ramazan Bayramı mesajında, sahabeyi örnek almış bu genç kardeşlerimizin taleplerini karşılayamadıklarını ve bu konuda genelde dünya Müslümanları ve özelde de Türkiye Müslümanlarından destek beklediklerini açıklamıştı.

Unutmayalım ki kardeşlerimize destek olmak inandığımız değerlerin omuzlarımıza yüklediği en öncelikli sorumluluklardan biridir.

Zira bu konu ile alakalı olarak Allah Rasulü S.A.S şöyle buyuruyor;

”Kim gazâya çıkmaz , gazâya çıkan bir mücahidi techiz etmez veya geride kalan ailesine bakmazsa Allah Teala  o kimseyi kıyamet gününden önce büyük bir belaya uğratır.” (Riyazüs Salihin Hadis No:1309 )

Hadis gerçekten insanın içini titretiyor.

Ramazan ayında bu çağrıya kulak verip mücahid kardeşlerimizi, onların ailelerini dualarında ve yardımlarında unutmayan kardeşlerimi sevgi ve muhabbetle selamlıyor, Rabbimizden onları verdiklerinin ve istediklerinin kat kat fazlasıyla mükâfatlandırmasını diliyorum.

Filistin,Çeçenistan, Afganistan,Irak gibi işgal altında olan ve cihadı tercih eden  halkların kendi öz benliğinden fışkıran bu fidanlar geleceğe daha bir umutla bakmamıza vesile olmaktadır.

Onlar zorluklar içerisindeyken bile Allah’ın dinine yardımcı olmayı seçtiler. Bu gayretleri doğrultusunda inşallah yüce Rabbimizin ayetinde belirttiği müjdelere kavuşurlar;

“Ey iman edenler! Sizi hem bu dünyada, hem de öteki dünyada şiddetli bir azaptan koruyup kurtaracak bir alışveriş göstereyim mi size. Allah’a ve peygamberine inanır, Allah yolunda malınız ve canınızla gayret gösterirsiniz. Bu sizin için en iyi olan harekettir, keşke bilseydiniz. Eğer böyle yaparsanız Allah günahlarınızı bağışlayacak ve sizi öteki dünyada içinden ırmaklar akan bahçelere ve bu sonsuz mutluluk bahçelerindeki, güzel köşklere sokacaktır. İşte bu büyük bir kurtuluştur. Allah size seveceğiniz bir iyilik daha verecektir ki, o da düşmanlarınıza karşı her zaman yardım etmesi ve yakın bir zamanda nasip olacak ülkelerin fethidir ki, Ey Muhammed mü’minlere bu fethi ve yardımı şimdiden müjdele.” (Saff: 10-13)

Tarih:Köşe Yazıları

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın